EDEBİYAT TARİHİNİN EN GÜZEL GİRİŞ CÜMLELERİ
Diğer güzel sözler sitelerinden farklı olmaya karar verdiğimizi söylemiştik. Sitemizi ziyaretlerinizde sayfa düzenimizin güzelliğini de mutlaka fark etmişsinizdir. Bunun dışında birbirinin aynı sayfalardan ibaret siteler gibi olmayı da hiç istemedik. Sizler için hiçbir yerde bulamayacağınız harika bir sayfa hazırladık. Okumaya doyamayacağınız, özellikle de kitap severseniz defalarca okuyacağınız bir sayfa hazırladık. Edebiyat tarihinin en güzel giriş sözlerini hazırladık. Yazarlar kitaplarına hangi cümlelerle başlamışlar bununla ilgili örnekler bulacaksınız. Harika giriş sözlerini okumakla kalmayıp facebookta ve twitterda da paylaşacağınıza eminiz. Sayfamızı beğenirseniz bunu beğen butonuna tıklayarak bize de gösterebilirsiniz.
EN GÜZEL KİTAPLARIN GİRİŞ SÖZLERİ
- Debbie Macomber-Bahçemde Yeşeren Umutlar
Vivian Leary sokağın köşesinde kıpırdamadan durup bir o yana bir bu yana baktı. Nerede olduğunu ya da yolunu nasıl kaybettiğini bilmiyordu.
- Patti Smith-Çoluk Çocuk
Robert hakkında çok şey söylendi, daha da söylenecektir. Delikanlılar ona öykünerek yürüyecek, genç kızlar beyaz elbiselere bürünüp onun buklelerine yas tutacak. Hem ayıplanacak, hem de tapınılacak. Aşırılıkları hem lanetlenecek hem de romantikleştirilecek. Gerçek ise, en sonunda, çalışmalarında görülecek; sanatçının ete kemiğe büründüğü eserlerinde… Asla kaybolmayacak, asla eksilmeyecek. İnsanoğlu bunu yargılayamaz. Çünkü sanat Tanrı’yı söyleyen bir şarkıdır ve nihayetinde yine O’na aittir.
- Vladimir Nabokov-Lolita
Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-Li-Ta
- Nuran Akgören-Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Nisan ayının soğuk, ama açık bir günüydü; saatler on üçü gösteriyordu. Yıldırıcı esen rüzgârdan korunabilmek için çenesini göğsüne gömmüş olan Winston Smith, hızla Zafer Konağı’nın camlı kapısından içeri süzüldü; ama bir toz bulutunun da kendisiyle birlikte içeri dalmasına engel olabilecek kadar çabuk davranamadı.
- Mehmet Mollaosmanoglu-Kutsal Adalet
Kan feyyaz bir pınar gibi fışkırdı kurbanın şah damarından. Sıcacık bir pidenin körpe dumanı kabilinden belli belirsiz bir buğu yükseldi semaya. Gırtlaktaki hırıltı mühür niyetine son söz oldu. Bedenin nafile çırpınışları yaşamı tutmaya yetmedi.
- Oscar Wilde-Dorian Gray’in Portresi
Stüdyo güllerin baygın kokusuyla doluydu; hafif yaz esintisi bahçedeki ağaçların arasında gezindiğinde açık kapıdan leylakların ağır kokusu ya da pembe çicek açmış diken ağaçlarının daha narin parfümü geliyordu.
- William Faulkner-Ses ve Öfke
Çitlerin ardından, büklümlü çiçek tarhları arasından, vurduklarını görebiliyordum. Onlar bayrağın bulunduğu yere doğru ilerlerken ben de çit boyunca ilerledim. Luster çiçek ağacının dibindeki çimenlerde aranıp durmaktaydı. Bayrağı yerinden söktüler, yine vuruyordular işte. Sonra bayrağı yerine taktılar ve masanın oraya gittiler, Luster vurdu ve ardından diğerleri vurdu. Sonra çekip gittiler, ben de çit boyunca ilerledim. Luster çiçek ağacından uzaklaştı ve çit boyunca ilerledik beraber ve durdu onlar ve biz de durduk sonra ve Luster çimlerin içinde aranıp dururken çitlerin ardından baktım ben.
- Adalet Ağaoğlu-Bir Düğün Gecesi
İntihar etmeyeceksek içelim bari!
- Hakan Günday-Azil
Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı. Birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz.
- Gabriel Garsia Marquez-Kolera Günlerinde Aşk
Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep. Doktor Juvenal Urbino, yıllardır kendisi için önemini yitirmiş bir olayla ilgilenmek üzere koşup geldiği, hâlâ alaca ışığa gömülü odaya girdiği an ayrımına vardı bunun. Antilli orjinalsozler.com göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı, satrançta en yufka yürekli rakibi, bir altın siyanürüyle belleğin işkencelerinden kurtarmıştı kendini.
- Sylvia Plath-Sırça Fanus
Garip, boğucu bir yazdı. Rosenberg’leri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz. Ve ben New York’ta ne aradığımı bilmiyordum.
- Joseph Heller-Madde 22
İlk görüşte aşktı bu. Yossarian, papazı görür görmez ona çılgınlar gibi âşık oldu. Yossarian hastanede yatıyordu. Karaciğerindeki ağrı, sarılık için beklenenden birazcık azdı. Hastalığın tam olarak sarılık olmaması doktorların kafasını karıştırıyordu. Sarılık olsa tedavi edebilirlerdi. Sarılık değilse ve ağrı kaybolursa Yossarian’ı taburcu edebilirlerdi. Ama sarılık için beklenenden birazcık az bir ağrının hiç kesilmeden sürmesi onları şaşırtıyordu.
- Lewis Carrol-Alice Harikalar Diyarında
Alice bankta, ablasının yanında boş boş oturmaktan sıkılmaya başlamıştı. Bir iki kere ablasının okuduğu kitaba şöyle göz ucuyla bir baktı ama kitapta ne bir resim vardı ne de kahramanlar arasında geçen herhangi bir diyalog. İyi de resimsiz ve diyalogsuz bir kitap ne işe yarar ki! Diye geçirdi aklından.
- Marcel Proust-Swann’s Way (Swann’ın Yolu)
Uzun zaman geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki uykuya dalıyorum diye düşünmeye zaman bulamazdım. Aradan yarım saat geçtikten sonra da artık uykuya geçme vakti geldiği düşüncesiyle uyanırdım; hâlâ elimde zannettiğim kitabı bırakıp ışığımı söndürmek isterdim; az önce okuduklarım hakkında fikir yürütmeye uyurken de devam ederdim ama fikirlerim biraz farklı bir seyir izlerdi; kitapta sözü edilen şey benmişim gibi gelirdi bana; bu bir kilise olabilirdi, bir dörtlü de, I.François’yla Şarlken arasındaki rekabet de…
- Bülent Parlak-Yalnızlığın İcadı 1984
İlahi adaletin sağlanması için içimizden birilerinin haksızlığa uğraması gerekiyordu. El kaldıran ben oldum.
- Orhan Pamuk-Yeni Hayat
Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.
- J.D. Salinger-Çavdar Tarlasında Çocuklar
Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum.
Kaderler Tableti: Mehmet Mollaosmanoğlu (ilk cümle)
Bir insan sesi duymak istiyordu, bir kumrunun yürek paralayan nidası ya da vahşi bir hayvan ulumasının ürpertisi… Hepsine razıydı, yeter ki küçücük bir hayat belirtisi olsun!