GÜZEL SÖZLER

Hazır Cevap Sözler

Çok güzel sayfalar hazırlamaya devam ediyoruz. Bu sayfamızda tarihe mal olmuş hazır cevapları bulacaksınız. Baştan sona her birini zevkle okuyacağınız hazır cevap sözlerini sevdiklerinizle paylaşmak da isteyeceksiniz. İnternette bile hazır cevaplara dair bu sayfada yer alanlar kadarını bulamayacağınıza emin olabilirsiniz. Tarihte ünlülerin vermiş oldukları hazır cevapları facebook, twitter ve instagram gibi sosyal medyada da paylaşmak isteyeceksiniz ve paylaştığınızda arkadaşlarınız da bu ünlülerin hazır cevaplarını çok ama çok beğenecektir. Sayfamıza siz de güzel hazır cevap sözleri ekleyebilirsiniz. Bu sayfaya ya da sitemizde yer alan diğer sayfalara siz de katkıda bulunabilir sözler mesajlar ekleyebilirsiniz. Ayrıca sayfalarımız hakkındaki öneri ve görüşlerinizi bize gönderebilirsiniz. Sayfalarımıza söz eklemek ya da görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşmak için bize yorum bölümümüzden yazabilirsiniz.

TARİHE GEÇEN HAZIR CEVAPLAR

  • İsmail Dümbüllü sahnedeyken bir seyirci protesto etmek için sahneye “hıyar” fırlatıyor. Dümbüllü yere düşen hıyarı alıp kalabalığa dönüyor ve şöyle diyor: “Beyefendi kartvizitini yollamış.”
  • Abdülhak Hamid’in evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamid’e döner ve: – Efendim, gönül kocamaz! der. Hamid cevap verir: -Kocamaz ama kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.
  • Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanır mısınız? Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.
  • Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca: Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi? Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, Dilenci: İkimiz de Hazreti Âdem’in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz. Sultan Fatih: Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
  • Fatih Sultan Mehmet’e sorarlar:-İstanbul’u niçin fethettin? Fatih cevap verir: Önce o benim gönlümü fethettiği için!
  • Dünyanın en ünlü kalp doktoru; Michael De Bakey’ in arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve Dr.Michael De Bakey’ e dönerek; -Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum? diye sormuş. Bunun üzerine Dr. Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş; ‘Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!
  • Çok şişman olan Yahya Kemal, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken, içeriden çıkan garson: – Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız? Yahya Kemal, tebessüm edip: Evlat, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.
  • Hitler’e ciddi manada nefret duymuştur. Ve de ağzından köpükler saçarak konuşmasıyla meşhurdur. Bir gün bir yerde Stalin’i öven bir konuşma yapar oranın temsilcilerinden biri de “Sen Stalin’i övüyorsun” diye çıkışması üzerine hemen atlar; “Hitler cehenneme saldırsa buradan şeytanı da övecek bir iki şey bulurum.”
  • Meşhur bir filozofa: Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz? Diye sorulduğunda: Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş. 
  • İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral bunları görünce dayanamayıp; ‘Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?’ diye sorunca, İncili Çavuş; ‘Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, Beni de size göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek efendim’ cevabını vermiş.
  • Bir gün Eflatun, öğrencilerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Öğrenci: “İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum” diye itiraz edecek olunca, yanıt gecikmemiş. Eflatun öğrencisine: “Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.”
  • Show TV’deki ateş hattı programında Reha Muhtar Prens Charles’ın Müslüman olduğu yönündeki söylentileri eleştirmektedir. Konuyu diyanet işleri başkanıyla tartışmaktadır: -Efenim Prens Charles’ın Müslüman olduğunu söylüyorlar. Peki, ama öyle bir adamdan Müslüman olur mu? -Olur, tabi neden olmasın? -Ama efenim nasıl olur?-Reha Bey siz Müslüman mısınız? -Tabi Müslümanım efendim. -Siz namaz kılıyor musunuz? -Hayır. -Oruç tutuyor musunuz? -Hayır. -İçki içiyor musunuz? -Evet. -E sizden nasıl Müslüman oluyorsa, ondan da en az sizin kadar Müslüman olur. 
  • İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi’nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü vardır. Davetten çıkınca bir gazeteci sorar; ‘Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?’ Gandi, hiç aldırmadan cevap verir; ‘Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.’
  • Ünlü fizik profesörü Einstein bir gün arabasıyla bir konferansa gider. Şoförüyle konuşmaktadır ve şoförü: -Siz hep konferanslarda aynı şeyleri söylüyorsunuz dikkat ettim de; ben bile hepsini ezberledim, sizin yerinize dahi konuşabilirim. -O halde bu konuşmayı benim yerime sen yap. Nasıl olsa gittiğimiz konferansta beni sima olarak tanımıyorlar. Bu konuşmadan sonra şoförü onun yerine kürsüde konuşma yapmış ve Einstein da onun şoförü olarak orada yer almış. Şoförü, dediği gibi konuşmasını aynen Einstein gibi yapmış, virgülünü dahi atlamadan. Sonra dinleyiciler kürsüdeki sahte Einstein’a sorular sormaya başlamışlar. Hepsini bir şekilde cevaplamış, ancak son gelen soruda afallayıp kalmış. Sonunda kıvrak zekâsını kullanarak: -Yani, öyle kolay bir soru sordunuz ki bu soruyu benim cevaplamama bile gerek yok; şoförün dahi bu sualin yanıtı bilebilir. Eliyle Einsten’i işaret etmiş ve o tabii ki bu cevabı vermiş. 
  • Fatih Altaylı, Erman Toroğlu için: “O kabzımal futboldan ne anlar ki” deyince… Erman Toroğlu: “Ben eski futbolcu ve hakemim futboldan anlarım, kabzımalım hıyardan da anlarım”
  • Benjamin Franklin’e sormuşlar: Acaba ruh ölümsüz müdür? Cevabı ise: “Bugüne kadar bu meseleyle meşgul olamadım, bundan sonra da olmayı lüzumsuz buluyorum. Çünkü ihtiyarım, nasıl olsa pek yakında hiçbir zahmete gerek kalmadan gerçeği öğreneceğim.”
  • Abraham Lincoln ABD eski başkanıdır. Sima olarak da yakışıklı değildir. Bir gün politik bir tartışma koptuğunda muhalefetten biri: “Bu adam ikiyüzlünün teki, inanmayın.” demiş. Lincoln ise: “Ya ben ikiyüzlü olsam, neden bu yüzü kullanayım ki?” 
  • Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir… Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: – Ben çekilirim!
  • Sokrat ölüme mahkûm edildiğinde, eşi: – Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca, Sokrat: – Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim! 
  • ABD başkanı George Washington’un sekreteri bir gün işe geç kalır ve mazereti şudur: “Efendim, saat geri kaldı, o nedenle geciktim.” Washington’un cevabı ise: “O halde ya sen kendine yeni bir saat almalısın, ya da ben yeni bir sekreter!”
  • Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile’ ye hasımlarından biri: – Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi? Galile: – Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
  • Varlıklı bir adam çok içmiş ve tüm denizi içebileceğini iddia etmiştir ve kaybettiği takdirde de evini, arazisini kazananlara verecektir. Ertesi gün uyandığında yaptığının ne kadar saçma olduğunu anlar, ama bir iddiaya girmiştir bir kere. Yunanlı bir filozof ona bu konuda yardım eder. O gün iddiaya girdiği kişilerle karşılaşır ve: “İddia hala geçerlidir, denizin içeceğimi söylemiştim ancak bir sorun var. Ben sadece bu denizin suyunu içerim diye bahse girdim, denize dökülen ırmakları ve çayları içmem söz konusu değil. Irmak ve çayların yönünü değiştirirseniz denizi içerim.” 
  • Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla: – 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der: – Bizde onlara yaklaşıyoruz.
Önceki sayfa 1 2

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu